CEMAL KAŞIKÇI TÜRK MÜ?
KAŞIKÇI TÜRK MÜ?  TÜRK NİŞANLISI AJAN MI?

Önceki akşam Sabancı Kültür Merkezi’nde Yeşilyurt Belediyesince düzenlenen, araştırmacı- gazeteciler Nazif Karaman ve Ferhat Ünlü’nün konuşmacı, gazeteci Murat Çetin’in moderatör olduğu ‘DİPLOMATİK VAHŞET’-Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları konulu çok bilgilendirici, düşündürücü bir sunum izledim.
Konuşulanlar,  aklıma aldığım notlara göre şöyleydi:
1.   Türkiye, istihbaratı CİA’dan, başka yabancı kaynaklardan alıyordu. Şimdi kendisi üretiyor. Hatta ekonomik kriz dönemlerinde MİT memurlarının aylığını ABD öderdi.
2.    Üç kıtada egemenlik kurmuş bir milletin torunlarıyız. Bundan olacak, bazen hamaset, abartma, bazen de kendimize güvenmeme durumlarımız olabiliyor.
3.    Devlet, içine yerleşmiş dış güç yapılanmalarından temizlendikçe yönetilebilir hale geldi. Devlet siyasi olarak da güçlendi.
4.   Türkiye, üzerine oyun kurulan ülke olmaktan kurtulan, oyun kurabilen ülke durumuna gelmiştir. Büyük devlet olmanın gereğidir de. İşte Suriye’de kimi yerleri terörden temizleyip ora halklarına teslim etmek gibi tarihimize yakışır, büyüklükler de yapıyoruz.
5.  Türkiye herkesin sürebildiği bir toprak olmaktan çıktı.
KAŞIKÇI CİNAYETİ
1.     Kaşıkçı Cinayetini bütün yönleriyle çözmeyi başaran Türkiye büyük devlet olduğunu göstermiştir.
2.     Bu yönüyle Türkiye olayı lehine çevirebilmiştir.
3.     ABD’deki Suudi Konsolosluğundan evlenme belgesi almak için başvuran Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’ye gönderilmesi, Türkiye üzerine plan kurmak içindir.
4.     Oyunu kuran, Suudi ve ABD yöneticilerindeki Türkiye algısı, zayıf, beceriksiz Türkiye’ydi.
5.     Nasıl olsa Türkiye bu cinayeti çözemez ve de olay Türkiye’nin üzerine yıkılır.
6.     Cinayet Türkiye’nin üzerine yıkılır ve dünyaya, ‘Türkiye’de her türlü cinayetin işlenebildiği’ algısı yayılır.
7.     Cumhurbaşkanımızın bir Washington Post gazetesinde yazdığı gibi de ardından yeni cinayetler gelir.
8.     Adamlar (Suudi yönetimi), içinde tuğgeneral, tümgeneral, albay, yarbay, adli tıp kurumu başkanı olan on beş kişiyi iki jete bindirip Türkiye’ye getirmişler. Onlara göre, nasıl olsa Türkiye bunu tespit edemez.
9.     Bilerek birçok yer kamera görüntüsü bırakmışlar, yakın bir otelde kalmışlar, 12.24’te Başkonsolosluğa girmişler, sonra gelen Cemal Kaşıkçı’nın koluna girip Başkonsolosun odasına götürmüşler,  telefonundan oğluna mesaj çekmesi istenmiş, kabul etmemiş, başına poşet geçirmişler… Kaşıkçı, astımının olduğunu söylemiş ama yedi buçuk dakika içinde ölmüş.  Ölmeden önceki hırıltısı da ses kaydında yeralmış.
10.           Kaşıkçı öldürülme sürecinde dik durmuş, yalvarma vs. göstermemiş.
11.           Ses kaydında, adli tıp kurumu başkanı,  ‘Yerde ceset hiç parçalamadım, asılı ceset parçaladım.’ demiş.
12.           Adli tıp kurumu başkanı yarım saat içinde cesedi parçalamayı bitirmiş.
13.           Parçalar beş valiz içine yerleştirilerek Başkonsolosun oturduğu rezidansa götürülmüş,
14.           Parçaların akıbeti tamamen meçhul.
15.           Suudiler, bir generali sırf Kaşıkçıya benzediği için getirmişler. Kaşıkçı’nın giysilerini, boğazından görülen siyah fanilasını dahi giydirmişler ama ayakkabı ayağına olmamış. Kaşıkçı kırk üç, general kırk altı numara ayakkabı giyiyormuş.  
16.           Bu dublör Başkonsolosluğun arka kapısından çıkmış…
17.           Diyeceklerdi ki, ‘İşte görüntüleri, arka kapıdan çıkmış. Türkiye’de kayboldu.’
18.           Ve cinayeti Türkiye’nin üzerine yıkacaklardı.
19.           Türk Polisi bu ayakkabı ayrıntısını yutmamış, tespit etmiş.
20.           Türkiye, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, istihbarat teşkilatıyla, emniyetiyle çorap söküğü gibi olayı çözmüştür.
21.           Cemal kaşıkçı, ülkesini seven, ona ihanet etmeyen bir gazeteciymiş. Ancak Türkiye’yi bütün İslam ülkelerine örnek model olarak gösteriyormuş.
22.           Sorular bölümünde moderatör Murat Çetin’in, ‘Kaşıkçı Türk müydü?’ şeklindeki sorusuna, ‘Dedesi, Suudi Devletinin kurucusunun doktoruymuş ve Kayseri’den gitmeymiş. İki yüz yıl kadar önce gitmişler Medine’ye. Türk olsalar bile kafa olarak tamamen Araplar.” diye cevap verildi. Yine Murat Çetin’nin, ‘Nişanlısı ajan mıydı acaba?’ sorusuna da, ‘Çok araştırdık, Suudi stihbarat örgütüne bazı belgelerin çevirisini yapmış. Ama ajan olduğuna dair bir kanıt bulamadık.’ dendi.
BENİM SORUM:
23.           ‘Devletin iki jetiyle generaller, albaylar, yarbaylar getiriliyor. Cesedi parçalamak için adli tıp kurumu başkanı getiriliyor… Birincisi, koskoca bürokrat adli tıp kurumu başkanı nasıl olur da cesedi keser, parçalara ayırır?  İkincisi, bu kadar üst düzey kişiler getirilerek cinayet işleniyor ama cinayetin işlendiği konsoloslukta çaycı var, temizlikçi var, vizeci memurlar var. Ayrıca ceset beş valize yerleştirilip rezidansa götürülüyor. Rezidansta hizmetçi var, görevliler var, çocuklar var, misafirler var. Bunlar demezler mi ki, ‘Bu valizlerde ne var?’
YANIT:
“Başkonsolosluktaki çalışanların tümüne o gün izin verildi. (Bu da dikkat çekici olmaz mı? ss). İki jet içinde generaller, albaylar, yarbaylar, adli tıp kurumu başkanı, uzmanlar getirilmesi, Suudi Devletinin ne kadar işin içinde olduğunun ve işe  ne kadar çok önem verildiğinin kanıtı. Bunlar Kitapta ayrıntılı olarak yazılı...”
 
Programın sonunda izleyicilere, araştırmacı-gazeteci olan konuşmacıların büyük emeklerle yazdıkları, ‘Sayın Cumhurbaşkanımıza bu kitabı elden verdik.’ dedikleri ve Cumhurbaşkanımızın, Arapçaya, İngilizceye çevrilmesini istediği ‘Diplomatik Vahşet’ adlı  kitap verildi.
Bu güzel etkinliği düzenleyen Yeşilyurt Belediye Başkanlığına ve değerli konuklara teşekkür etmeyi borç sayarım, sağolsun, varolsunlar… 07.02.19

Av. Selahattin Sarıoğlu